26 Şubat 2016 Cuma

TOPKAPI SARAYI

Herkese yeniden merhaba!

Bugün daha fazla geciktirmeden Topkapı Sarayı yazısını yazmak istiyorum. Çarşamba gittiğim yerin yazısını ancak bugün yazabiliyorum. Dün ne film izledim, ne de fotoğrafları düzenledim. Çok yorulmuştum ve canım hiçbir şey yapmak istemedi. Ben de yapmadım. :) Ama bu yazıyı artık bugün yayınlamam gerek ve 28 şubata kadar son birkaç film daha izlemem gerek. Hadi o zaman, başlayalım!

Babüsselam Kapısı

Başlamadan önce şunu belirtmeliyim ki, en son Topkapı Sarayı'na gittiğimde 12 yaşımdaydım ve Harem dairesi o zamanlar halka açık değildi. Haliyle Topkapı Sarayını 11 yıl aradan sonra ilk görüşüm oluyor, mümkün olduğunca heryere girmeye çalıştım. Ancak gidenler bilir, restorasyon çalışmaları yüzünden iki yere girebiliyorsanız, bir yere giremiyorsanız. Aynı şey bizde de oldu. Ama elimden geldiğince bol fotoğraf çektim. Ayrıca Topkapı Sarayı'nda Beylerbeyi Sarayı'ndan farklı olarak rehber eşliğinde gezmiyorsunuz. Elektronik rehberler var, ancak belli bir ücret ödemek gerekiyor. Şunu da yazayım buradan, Topkapı Sarayı'nı gezerken Harem'e de girecekseniz, o gün yanınıza fazladan para almayı unutmayın! Yetişkinler için Topkapı Sarayı 30 lira, ayrıca Harem dairesi için 15 lira ödemek gerekiyor. Bir de elektronik rehber alırsanız, bu da 20 lira kişi başı. Bunları bilmekte fayda var, o gün çulsuz kalmak istemezsiniz emin olun! :)

Öncelikle Topkapı Sarayı'nın saray kısmı üstte gördüğünüz fotoğrafın olduğu kapı ile başlıyor. Ana giriş kapısı yani Bab-ı Hümayun ile Topkapı Sarayı'nın ilk avlusuna giriliyor. Aya İrini Kilisesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin olduğu yer birinci avlu olarak biliniyor. Yukarıdaki kapı Babüsselam kapısı ile ikinci avluya giriliyor, diğer adıyla Divan Meydanı. Burası saray kompleksinin ilk kısmı, Divan-ı Hümayun'un, Kubbealtı'nın, Matbah'ın (mutfak), Babüssaade'nin bulunduğu kısmı. Sırasıyla açıklayayım bunların ne olduğunu. Divan-ı Hümayun, divan toplantılarının yapıldığı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapıya Adalet kulesinin eklendiği binadır.

Divan-ı Hümayun ve Adalet Kulesi

Kubbealtı olarak bilinen kısım, yine Divan-ı Hümayun'un hemen yanındaki odadır, ziyafetler burada verilirmiş.

Divan-ı Hümayun'daki gizli pencere. Padişahlar divana katılmadıklarında divanı buradan takip edermiş. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapıya eklenmiş.

Yukarıdaki fotoğraf, padişahın Divan-ı Hümayun'da bulunmadığı durumlarda divanı takip ettiği bölme. Adalet kulesine bağlıdır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış.


Divan-ı Hümayun' un hemen yanındaki Kubbealtı. Ziyafetler burada verilirmiş.


Bu fotoğraf da Kubbealtı olarak geçen odanın duvar detayı. Maalesef çok kalabalık olduğu için tüm odanın fotoğrafını çekemedim.

Matbah, saraya girdiğimizde ilk gezdiğimiz yerdi. Ancak yapının resmini çekemedim çünkü restorasyon çalışması nedeniyle matbah bölümüne verandaların arasında girdik. Zaten matbahın içinin fotoğrafını çekmek yasak olduğu için matbah bölümünden hiçbir fotoğrafım yok. Ancak yine de kısaca anlatayım bu kısımları. Matbah bölümü 3'e ayrılmış. İlk ikisinde şu an saray mutfağında kullanılan çanaklar, tabaklar, kaşıklar ve bilimum mutfak eşyası sergileniyor. Matbah'ın 3. kısmı Helvahane, sadece helva için bir mutfak bölümü kurmuşlar! Çeşit çeşit helva tavaları, toprak tencereler, kağıt helva yapımında kullanılan demirler, mermer ve toprak havanlar, mermer tezgahlar, daha neler neler... Helvahane'den sonra şerbetlerin yapıldığı, ilaçların kaynatıldığı bölüme geçiliyor. Burada da bilimum çanak çömlek, şerbet kapları, gülabdanlıklar, şurup kaşıkları sergileniyor. Oradan, 19. yüzyıl hanedan üyelerinin yemek takımlarının, kaşıkların, şerbetlerin konulduğu sebillerin sergilendiği kısma geçiliyor.

O kadar zevklilermiş ki... Bir kaşıklar, sedeften, fildişinden... O sebiller, yemek takımları... Şu an hayatımızda hiç estetik kalmamış, kütük gibi yaşıyoruz vesselam...

Babüssaade kapısı, Arz Odası ile birleşerek 3. avluya yani Enderun avlusuna geçiş yapılıyor. Arz Odası'nın hemen karşısında III. Ahmet Kütüphanesi yer alıyor. Kutsal Emanetler de bu avluda bulunuyor. Kutsal Emanetler dairesinde fotoğraf çekmek yasak olduğu için sadece anlatabiliyorum şu an. İçeride Sakal-ı Şerifler, Hırka-i Şerif ve muhafaza kutusu, Hz. Fatıma annemizin (R.A.) mintanı, Hz. Hüseyin'in (R.A) cübbesi, Peygamberimizin (S.A.V.) kılcı ile dört halifelerin (R.A.) kılıçları sergileniyor. Bu dairede artık hep Kur'an-ı Kerim okunuyormuş, hakikaten girdiğimizde de okunuyordu. Çok duygulandım ben burada, zor tuttum kendimi, hüngür hüngür ağlamamak için. Dile kolay, kaç yıl sonra nihayet yapılması gerekeni yapıyoruz, Kutsal Emanetler'in olduğu yerde hep Kur'an okunması gerekirken biz bunu ancak şimdi yapabilmişiz. Çok acı...

Enderun Avlusu'ndan bir görüntü. Sağda sütunları ve tavanı görülen, ama tamamını fotoğrafa katamadığım yapı III. Ahmet Kütüphanesi.

Yukarıda gördüğünüz fotoğraf, Enderun avlusunda çektiğim bir fotoğraf. Sağda sütunları ve tavanı görünen yapı III. Ahmet Kütüphanesi. Kütüphane açık değildi, dolayısıyla yapının içinin fotoğrafını çekemedim.

Fatih Köşkü, diğer adıyla Enderun Hazinesi, önemli savaşlarda edinilmiş hazinelerin ve mücevherlerin sergilendiği yapı. Kaşıkçı elması, tahmin edersiniz ki en çok ilgi gören parça oldu. Yine burada da fotoğraf çekimi yapılmadığı için fotoğraflarla destekleyemiyorum sizi.

Bu avlunun çeşitli yerlerinden 4. avluya geçilebiliyor, biz nereden geçtiğimizi, tekrar 3. avluya hangi kısımdan döndüğümüzü hatırlamıyorum. Bir merdivenden aşağı inerek 4. avluya geçtik, 4. avludan 3. avluya da başka bir merdivenden çıkıp şu alttaki fotoğraftaki yoldan bağlandık.

Sarayın 4. avlusundan tekrar 3. avlusuna geçerken geçtiğimiz yol. Haremde ve diğer avlularda böyle yollara çok sık rastladık.


Sarayın bu bölümü sarayın, Sarayburnu'na bakan teras kısmı. Burada hatırlar mısınız bilmem, bir sene Trt' nin iftar programı yapılmıştı. Mermer Sofa'da. Hepsinin fotoğrafını aşağı koyacağım zaten. En çok buranın fotoğrafını çekmişim. Bu arada, yağmurlu bir günde gittiğimiz için fotoğraflar, özellikle de iç mekanlar çok kasvetli ve karanlık çıktı maalesef.


Soldaki yapı Mecidiye Köşkü, karşıda da Anadolu Yakası. Sarayın en uç noktasındaki terastan Anadolu Yakası ve Marmara Denizi'nin genel görünümü.

Solda Mecidiye Köşkü'nü ve komple İstanbul Boğazı, Marmara Denizi, Anadolu Yakası'nı kapsayan bir panorama çektim. Çok büyük olduğu için orijinal boyutunda koyamayacağım sanırım. Bu arada, Mecidiye Köşkü'nün hemen aşağısında sarayın restoranı yer alıyor. Bilginize...

Soldaki kulübe sarayın Gülhane Parkı'na açıldığı yerde nöbetçilerin bulunduğu kulübe. Aşağısı Gülhane Parkı, karşıda da havadan dolayı pek belli olmayan Boğaz Köprüsü.

Burada da, solda Gülhane Parkı, karşıda çoook uzaklardan da olsa, Boğaz Köprüsü panoraması... Hava çok kapalı olduğu için Boğaz Köprüsü pek net değil.

İnsanların arkasındaki Sofa Köşkü. Sarayın 4. avlusuna Sofa Avlusu da deniyor. 

Bu fotoğrafta da, sağda görünen, Sofa Köşkü. Toprak çıplak gibi görünse de, laleleri ekmişler, nisan gibi çıkmaya başlar. Aslında o vakitler gitmek lazım ama neyse... Siz nisan gibi gidin bence, hem hava daha açık olur, hem de laleler eşliğinde o havayı solursunuz.


Terastan çıkıp, Sofa Köşkü'nü geçtikten sonra Mermer Sofa'ya geliyoruz. Mermer Sofa, işte bahsettiğim iftar programının çekildiği yer.

Herhalde çektiğim en güzel fotoğraf olabilir bu. Soldaki Bağdat Köşkü, Sağda tamamını alamadığım yapı Sünnet Odası, tam ortada da Mermer Sofa'nın havuzu. 

Üstteki panoramayla aslında 4. avludaki en önemli yapıları da göstermiş oluyorum sizlere... Solda Bağdat Köşkü, ortada Havuz, sağda da Sünnet Odası. Daha ne olsun? :)

Sünnet Odası'nın dış duvarındaki çinilerden bir görüntü. 

Sünnet Odası'nın dış duvarındaki dönemin önemli zanaatkarlarından Şah Kulu'nun yaptığı çiniler yer alıyor. Bu çiniler, Topkapı Sarayı'nın kitap ayraçları koleksiyonunda çok kullanıldı. :)

IV. Murad Han'ın Bağdat'ı tekrar fethetmesiyle yapılan Bağdat Köşkü'nün kapısı.

Bağdat Köşkü, IV. Murad Han'ın Bağdat'ı tekrar fethetmesi üzerine yapılmış. Bu üstteki fotoğraf da Bağdat Köşkü'nün giriş kapısı. Köşklerin içinde fotoğraf çekimine izin veriliyor. Ben de telefonumun bana izin verdiği ölçüde fotoğraf çektim. İç mekanın görüntüsü de aşağıdaki şekilde.

Bağdat Köşkü'nün iç mekan görüntüsü. Köşke girdikten sonra hemen sağda kalan sofanın ve duvardaki çinilerin görüntüsü.

Revan Köşkü'nün de iç mekan fotoğrafını çekmişim. Aslında bu fotoğrafı çekme nedenim pencerelerin beni çok etkilemesiydi. Revan Köşkü'nün fotoğrafı da aşağıda.

Revan Köşkü'nün iç mekan görüntüsü.


Gelelim 4. avludaki son yapıya. Sofa Cami. Yapı Sofa Ocağı denilen koğuş halkının kullanımı için Sultan II. Mahmud tarafından Ampir üsluba uygun yapılmış. Caminin yerinde önceden Silahtar Köşkü varmış. Caminin içeriden görüntüsü aşağıdaki gibi.

Sofa Camii, Bayanlar Katı olan üst kattan caminin iç görüntüsü.


Gelelim Harem Dairesi'ne. Öncelikle, Harem'e geçebilmek için 4. avludan tekrar 3. avluya geçmek gerekiyor. Biz Harem'i rahat bulamadık, çünkü nevrimiz dönmüştü. Kaybolduk sarayda, girdiğimiz yerlere tekrar tekrar denk geliyorduk. Biz de en sonunda görevliye sorduk. Görevlilerin yönlendirmesiyle bulabildik. Ama ne kadar gezebildik, tartışılır. Her taraf restorasyondaydı. Muşambaları gezdik! Neyse, gezebildiğimiz kadarıyla gösterelim.

Gözdeler Dairesi ve Mabeyn Taşlığı. 

Harem, bence oldukça karışık bir yapı. Dolaplı Kubbe denilen yer ile Şadırvanlı Sofa Harem'in girişini teşkil ediyor. Şadırvanlı Sofa ile ayrı yerlere ayrılan Harem, Cariyeler Koridoru ile Musahipler Dairesi ve Taşlığı'na açılıyor.

Cariyeler Koridoru. Haremde kadınların yaşadığı kısma buradan girilir, mutfaklarda pişen yemekleri karaağalar solda görülen mermer tezgahlara bırakır, cariyeler de karaağalar çıktıktan sonra gelip yemekleri harem hiyerarşisine göre dağıtırdı. 

Cariyeler Koridoru yukarıda görülen fotoğraf. Hemen altında da Musahipler Dairesi'nin çektiğim fotoğrafını koydum.

Musahipler Dairesi. Haremdeki ilk taşlık olma özelliğine sahiptir. 


Harem Mescidi tam olarak bu saydığım mekanların neresinde yer alıyordu unutmuşum. Galiba Musahipler Dairesi'ni geçtikten sonra sağda yer alıyordu.

Harem Mescidi.

Harem Mescidi, harem ahalisinin namaz kıldığı, ibadetlerini gerçekleştirdiği yer. Çok havadar, haremin diğer yerleri gibi kasvetli değil. Çok beyaz, çok sevimli. En çok burayı sevdim desem yeridir. Abartıdan uzak, ihtiyaçları karşılamak üzere yapılmış yapılar haremdeki yapılar.

Dediğim gibi restorasyondan dolayı ne hamamı, ne kadın efendiler dairelerini, ne valide taşlığını, ne de valide sultan dairesinin üstündeki Mihrişah Sultan Dairesi'ne bakabildik.

Hünkar Sofası. Padişahların oturduğu tahtın görüntüsü.

Hünkar Sofası, padişahın Harem halkının bayram ve tebriklerini kabul ettiği yerdir. Sarayın en büyük kubbeli mekanı olan sofada, padişahın tahtı ve solda kadınların oturduğu galeri yer alır. Alt katta valide sultan ve kadın efendiler, üst katta da cariyeler otururmuş.

Hünkar Sofası. Altta Valide Sultanlar ve maiyetleri, üst katta da cariyeler otururmuş.

III. Murad Has Odası'nın fotoğrafını çekmiştim ancak ışıktan dolayı konulmayacak gibi. Ben de sadece, Has Oda'nın girişinin solunda kalan duvar detayını koyacağım.

III. Murad Has Odası duvar detayı. 


Sırada haremde gördüğümüz en ele dişe dokunur kısım var. Gözdeler Daire ve Mabeyn Taşlığı. O kadar restorasyondan sonra buranın açık olması sevindirdi açıkçası beni...

Mabeyn Taşlığı ve Gözdeler Dairesi'nin panoramik görüntüsü. Sağda Çifte Kasır, veliaht şehzadelerin dairesi, solda ve ortada da Gözdeler Dairesi. 

Bu üstteki fotoğraf, tüm Gözdeler Dairesi, Mabeyn Taşlığı ve sağda Çifte Kasırlar, yani Veliahd Dairesi'ni gösteren güzel bir panorama. Çifte Kasırlar' ın içideki çini detayları da kitap ayracı koleksiyonunda çok çalışıldı.

Çifte Kasırlar'ın iç mekan duvar detayı.


Eveeet, maalesef haremi doğru düzgün gezemedik ama Topkapı Sarayı turumuz da böyleydi. O kadar tarih kitabı okuduğum halde, sarayın bölümlerini bilmediğim için edindiğim bilgilerin bir kısmı havada kalıyordu. Özellikle de harem ile ilgili bilgiler. Zaten çok kısıtlı, bir de yalan yanlış bilgilerle insanları zehirliyorlar. Ben tatmin oldum mu, hayır! Harem dairesini doğru düzgün gezdiğimizi düşünmüyorum. Zaten restorasyon yüzünden nereden geçtik, nereye girdik, neredeyiz anlamadık bile. Ama yine de avlular, Divan-ı Hümayun artık gözümde daha net canlanacak. Aslında Topkapı Sarayı'nı gezmenin en güzel yolu, Topkapı Sarayı'nda çalışan bir tanıdık olacak, hangi daireler restorasyona alınmış, hangileri restorasyondan çıkmış, halka tekrar açılıyor bilmek. Gerçekten bileceksin ki ona göre gideceksin...

Ner neyse, son iki fotoğrafım var, biri saraydan çıkarken, 2. avluda Adalet Kulesi ve Divan-ı Hümayun'un dahil olduğu bu aşağıdaki panoramik fotoğraf.

Topkapı Sarayı'nın Divan Meydanı'ndan çıkışa doğru çektiğim panoramik görüntüsü. Sağda Adalet Kulesi ve Divan-ı Hümayun görünüyor.

Biri de, 1. avluda karşılaştığımız atlı jandarmalar. Ne yapmaya çalıştıklarını bilmiyorum ancak çok havalı olduğunu düşünüyorum. Buyrun, Topkapı Sarayı yazısının son fotoğrafı... O kadar uykum geldi ki, yanlış şeyler yazmış olma ihtimalim çok yüksek...


Sarayın 1. avlusunda atları ile dolaşan jandarmalar. 


Allah rahatlık versin herkese. Ayakta uyuyorum resmen... Öyleyse, Topkapı Sarayı'nda gidemediğim yerler şayet açılır da benim haberim olursa ve görmeye gidersem yazamadığım kısımları bu yazıya katarım. O güne kadar, hayırlı geceler. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder