9 Ocak 2016 Cumartesi

Ertuğrul 1890

Ertuğrul 1890 filmi, ilk Türk-Japon ortak yapımı olma özelliğine sahip. Tarihimizdeki iki önemli olayı konu alan filmin başrollerinde Masaaki Uchino, Shiori Kutsuna, Kenan Ece, Alican Yücesoy oynuyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise Mitsutoshi Tanata oturuyor. 

Hayırlı akşamlar. Bugün, uzuun bir aradan sonra ilk defa bir filmin kritiğini yapıyorum. Üstelik, şu an hala vizyonda olan bir filmin kritiğini yapıyorum. Öncelikle bu filme gitmeyi ilk gösterime girdiği andan beri istiyordum. Geçen hafta her yer karlıydı, dedim 'tamam, gidemeyeceksin işte!'. Ama çok şükür gitmek nasip oldu, geçen hafta cumartesi, yani 2 Ocak'ta gittik. Ben filmin çok etkileyici olacağını biliyordum zaten, fakat yine de beklentilerimin oldukça üstünde bir film olmuş. Tabi ki her film gibi, biraz abartıyı eklemişler bu filme de, ama abartı dışında yaşananlar gerçek! Gerçek ya, birilerinin hayal ürünü değil. Bu bile filme gitmek için geçerli bir neden benim gözümde. Neyse, gelelim filmin konusuna. Film, tarihimizde yaşanmış iki gerçek olayı konu alarak, iki ülke arasındaki -Japonya ve Türkiye- dostluğu ve bu dostluğun boyutunu anlatıyor. İlki tabi ki, filme ismini veren Ertuğrul Fırkateyn'inin Japonya'daki Oşima adasında battığı trajik olay. Diğeri de, 1985 yılında Tahran'daki Japon vatandaşlarının İran'dan çıkarıldığı olay.


Ben kısaca Ertuğrul Fırkateyni ve batışı hakkında bilgi vermek istiyorum. Dilerseniz bu kısmı geçebilirsiniz. Ertuğrul Fırkateyni, Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış bir gemi. Sultan II. Abdülhamid'in tahta çıkmasıyla Avrupalı güçlerin baskısından sıyrılmak için başka müttefik güçler arayışına girmesi, Japonya ile yakınlaşılmasının temel nedenini oluşturmaktadır aslında. Ayrıca, 1887 yılında Japonya İmparatorunun kardeşi, İstanbul'a ziyaret gerçekleştirmişti. Padişah da, yapılan bu ziyareti iade maksadıyla, Japonya'ya bir heyet göndererek iki ülkenin yakınlaşmasını hedeflemişti.


Ertuğrul Fırkateyni. 

Temmuz 1889'da İstanbul'dan yola çıkan Ertuğrul Fırkateyni mürettebatı, uğradığı her yerde ve her zaman İslam dininin gereklerini yerine getirmeleri hususunda talimat almıştı. Onlar da bu görevi hakkıyla yerine getirmişlerdir. Uğradıkları yerlerdeki Müslümanlar, büyük sevinç ve coşku ile Ertuğrul Fırkateyni'ni karşılamışlar, personeline yardımcı olmuşlar ve heyetin başkanı Miralay Osman Bey'e yaşadıkları sıkıntıları anlatmışlardır. Gemi, uzun ve kötü hava şartlarının sonunda nihayet 11 ay sonra, 7 Haziran 1890 tarihinde Yokohama Limanı'na varmış. Japon İmparatoru, heyeti görkemli bir şekilde karşılamış. Heyet, görevini ifa etmiş ve Padişah'ın hediyelerini ve Japon İmparatoru'na yolladığı mücevherli imtiyaz nişanını da takdim ettikten sonra yola çıkmak istemişti. Ancak kolera salgını yüzünden gecikme yaşandı. Ve bu salgında mürettebattan 13 kişi hayatını kaybetti. Hastaların iyileşmesi ile dönüş için hazırlıkların hızı arttırıldı. Nihayet 15 Eylül 1890 tarihinde dönüş yolculuğuna çıkan fırkateyn, havanın bozması ve çıkan tufan nedeni ile 16 Eylül 1890 tarihinde Oşima adasının Funakura kayalıklarına çarparak ikiye bölünerek battı. Bu feci kazadan 607 kişilik mürettebattan sadece 69 kişi kurtulabildi, 527 şehit verildi. Kaşino köyü sakinleri yaralılara ilk müdahaleyi yapmışlar ve çok yardımcı olmuşlardır. Gemi kazasından sağ kalan gaziler, Japon İmparatorunun görevlendirdiği iki Japon gemisi ile vatana geri götürüldü.

Filmde ele alınan diğer olay da 1985'te yaşanan Irak-İran Savaşı'nın yaşandığı Tahran'da geçiyor. Saddam Hüseyin 18 Mart 1985'te bir gün sonra İran'a hava saldırısı başlatacağını ve İran hava sahasındaki sivil uçakların da bombalanacağını açıklar. Ülkedeki yabancılar apar topar İran'dan çıkmak için ülkelerinin yolladığı havayollarına akın eder. Ancak 215 Japon bilet bulamadığı için Tahran'da mahsur kalmıştır ve Japon havayolları da Irak ve İran'dan garanti gelmeden uçuş yapmayacaklarını söylerler. Bunun üzerine Tahran Japon büyükelçisi Türkiye'den yardım ister. Başta Türkiye de çok riskli olduğu için yardım edemeyeceklerini bildirir. Ancak Turgut Özal'ın eski bir dostu olan Takaşi Morinaga vasıtasıyla kurtarma operasyonu hayata geçirilir. Eski bir savaş pilotu olan Ali Özdemir, kurtarma operasyonunun kaptan pilotu tayin edilir. Türkiye'den yola çıkan uçak, Tahran Havalimanı'nın kapandığı haberi ile dönüşe geçer. Fakat havalimanının açıldığı haberi ile tekrar Tahran'a yönelen uçak, bombalama vaktine 3 saat kala Tahran Havalimanı'na iner. 15 dakika içinde 215 Japon uçağa alınır ve kısa sürede uçak kalkar.

1985 yılında 215 Japon'un kurtarılmasını yazan bir gazete kupürü

Filme geçersek şayet, bu iki olayı nasıl birbirine bağlayacaklar acaba diye düşünmüştüm ama güzel bağlamışlar. Filmin sonu çok hüzünlü bitiyor. Gitmek isteyenlere kötülük etmeyeyim, tek söyleyeceğim o şekilde bitirerek Türklerin daha ağır kayıplar verdiğini hissettirmek istemeleri diye düşünüyorum ki gerçekten de öyle. Benim film ile ilgili aklımda iki şey kaldı. Birincisi Ertuğrul Fırkateyninin fırtınadan çıkmak için uğraşları, ve bu esnada Kaşino köyü sakinlerinin aynı esnada neler yaşadıkları. Çok güzel bağladılar, özellikle -SPOİLER!!!!- adadaki insanların bulunduğu yerdeki akvaryumun düşüşü ile balıkların etrafa saçıldığı an, aynı zamanda Ertuğrul Fırkateyninin de patladığı an idi. Çok güzel bağlamışlardı iki anı birbirine. Diğeri de filme eleştiri maiyetinde, müzikler hiç güzel değildi. Çok yabancı variydi. Şayet bizim yapım olsaydı araya çok güzel dramatik türkü, ezgi sıkıştırabilirlerdi. Japon yönetmenin borusu ötmüş galiba, hiç Türk ezgileri yoktu. O açıdan çok eksik buldum filmi. İyi bir filmin önemli kuralı, bence, olaylarla birbirine uyan, birbiriyle örtüşen müzik, sound effects olarak geçer literatürde, ve seslerin uyumu. Bunun dışında, tabi ki 1985'deki olaylar abartılmış, Türk yolcular alındıktan sonra Japon yolcular için ayrı bir uçak ve kurtarma ekibi yollanıyor ancak filmde tabi ki böyle gösterilmemiş. Daha dramatik ve etkileyici olsun diye yapılmış ufak bir tahrifat. Neyse, önemli olan iki ülke arasındaki dostluk bağlarını birbirine hatırlatmış olmaları. Bir Amerikan kurtarma operasyonu saçmalığı filmi izlemekten daha iyi olduğu kesin. Çünkü çok daha gerçekçi. Bizim film sektörümüz belki kendini görsel ve ses efektlerinde geliştirmiş olmasa da, bu tarz filmler yaptığımızda, yapılan o filmin daha gerçekçi göründüğünü düşünüyorum şahsen. Ailecek izlenilebilecek güzel bir film. Tavsiye olunur. :)

Ertuğrul 1890 filminden bir kare. Alican Yücesoy'un canlandırdığı Bekir Çavuş, eşi ile vedalaşırken. 

Kushimoto'daki Eruğrul Fırkateyni faciası anısına yapılan şehitlik. Allah rahmet eylesin.


Kaynakçalar:
1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Ertu%C4%9Frul_(f%C4%B1rkateyn)
2) http://web.archive.org/web/20130313212040/http://www.turkey.jp/tr/ertugrulfrigatet.htm
3) http://www.haber7.com/kultur/haber/604041-ertugrul-firkateyninin-hazin-hikayesi
4) http://www.ertugrul.jp/pages/tarihte-ertugrul-history/ertugrul-firkateyni/kaza.php
5) http://www.gazetebilkent.com/2015/03/15/yuzyilin-kurtarma-operasyonu-1985-tahran/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder