28 Kasım 2013 Perşembe

Ateşi Yakalamak: Bir Film Kritiği


Öncelikle, bu gece kendimi aştım, yazmayı abarttım bence.. :) On buçuktan beri yazıyorum ve saat iki oldu. Eyvah, yine geç mi kalacağım derse acaba? Neyse, bu yazıdan sonra bir süre ara vereceğim yazmaya.. Hobbit vizyona girer girmez de Hobbit' in kritiğini yapacağım inşallah.. :) Evet, ilk film ile ilgili görüşlerimi önceki yazımda, Ekim ayındaki yazımda daha doğrusu belirtmiştim. Ama tekrar etmek gerekirse, ilk filmde hayal kırıklığına uğramıştım. Gerek Katniss' i canlandıran kişi açısından, gerek Peeta' yı canlandıran kişi açısından ve gerek kitaba uyarlanması açısından çok yetersiz ve eksik bulmuştum. Ama bu filmde, Jennifer Lawrence' a alıştığımdan mıdır, Josh Hutcherson' a alıştığımdan mı, yoksa filmin kitaba birebire çook yakın uyarlanmasından mıdır bilmem ama çok beğendim bu filmi. Bir kere, Josh Hutcherson' ın ilk filmdeki o şapşal ifadesi yoktu filmde, nihayet.. Ve çok başarılı canlandırmıştı karakteri.. Josh Huctherson' a beş yıldız :) Jennifer Lawrence' ın oyunculuğa da Oscarlı bir aktrise yakışır bir performanstı doğrusu.. Ben oyuncuları başarılı buldum, ilk filmdeki o yapmacıklık bu filmde yoktu bence.. Ayrıca Finnick Odair gibi kitapta şahane bir karakterin de gerçek hayatta aynı şahanelikte birinin oynaması çok iyi ve isabetli olmuş. Sam Claflin'i Finnick olarak kim düşündüyse çok başarılı bir tercih olduğunu itiraf etmeliyim. :) Ve tabi ki filmin en çok sevdiğim özelliği, kitaba yüzde yüze yakın uyarlanması.. Çok başarılıydı, bravo bu işi yapan kişiye.. Şimdi filmin tüm sahnelerini tek tek ele almak istemiyorum, izlemeyeneleri düşünerek. O yüzden Ateşi Yakalamak filmiyle ilgili yazabileceklerim bu kadar. Bir iki hafta sonra daha ayrıntlı bir kritik yazacağım, çünkü o zamana kadar çoğu kişi gitmiş olur filme, böylece spoiler ile kimseyi rahatsız etmemş olurum :) Şimdilik, hayırlı geceler diyerek yazımı bitiriyorum.. :)

Bu poster, filmin official posteri. Dünyanın her yerinde bu posterle tanıtıldı bu film. Biraz ilk filmi anımsatıyor. Ama ilk filmin posteri daha güzeldi bence. Herhalde ilk filmde sevdiğim tek şey :)
Finnick Odair seçimi için yetkililere teşekkürler. Mükemmel bir seçim :) 
Serinin 3. kitabının filmi iki tane olacak ve 2014' ün Kasım' ında vizyona girecek. Yani 1 sene sonra... Kim öle, kim kala.. Ama umarım, yapılacak olan bu filmlerde de kitaba uyarlanma yüzde yüz olmasa bile yakın olur.. :) Herkese iyi geceleeeer.. 


Korra: İkinci Wan


Bir önceki yazımda, Korra' nın ikinci sezonuyla ilgili az çok bilgi vermiştim. Ama asıl bilgi bu yazıda olacak. Yaklaşık iki hafta önce The Legend of Korra' nın 2. sezonu bitti. Dört bölümü birden vererek bir ilke imza attıklarını düşünüyorum. Ve o zamanlar, tam benim sınav zamanımdı, izlememe gerekirdi, ama tabi ki dayanamadım ve izledim. Bu dört bölümde resmen ağladım arkadaşlar.. Zaten çok sık ağlayan biri oalark, hemen hemen her dizide, eğer yalnız seyrediyorsam ağlamışımdır. Komedi haricinde tabi :) Ve bu dört bölüm beni çook duygulandırdı. Bu kadar mı güzel bağlanır? Bu kadar mı güzel oturtulur? Avatar Wan ile başlayan dinamik, Korra' nın son dört bölümüyle zirve yaptı. Önceki yazımda en zor işin Wan'ınki olduğunu söylemiştim. Ama açıkçası Korra' nın sonunu gördükten sonra diyebileceğim tek şey: sen çok yaşa Korra!! :) Bizim ergen tripli Avatarımız müthiş bir cesaret örneği ile o eski şımarık Korra edalarını bırakıp nihayet gerçek bir Avatar oldu. Hatta Avatar'dan daha fazlası oldu.. :) Bu bölümleri anlatmayı çok isterdim ama şimdi gözümde büyüdü çünkü çok fazla şey oldu. Yine de, SPOILER!! En önemli ve bilinmesi gerekli şey: Korra'nın amcası Unalaq, Vaatu ile birleşerek kötü Avatar oldu ve Korra ile Raava' yı ayırdılar. Raava' yı yok ettiler.. Burada ağladım sanırım çünkü tüm geçmiş Avatarlar da Raava' nın yok olmasıyla yok oldular.. Evet, Aang, Roku, Kyoshi ve en önemlisi Wan yok oldu. :( O sahnede sanki benim ruhumdan kopup gitti o kadar üzüldüm :( Daha sonra, Korra kozmik ruhuyla birleşti ve kocaman bir Korra oluştu. O sahneler ilginçti aslında, daha üzerinde konuşulacak, hatta biraz da felsefesi yapılacak bir mesele. Çünkü dizinin bu kısmı, bir Hint Din Felsefesi' ne dayandırılıyor. :O Yaa.. Evet, devam ediyorum, son olarak bu dev Korra ve dev Vaatu, savaşıyorlar, tam Korra yok olacakken Jinora'nın yardımıyla Raava' yı kurtarıyorlar. Sonrası mutlu son. Bu sahnede de ağladım sanırım :( Duygulandım yani, çok touchable bir sahneydi :) Bu sahnelerden bir iki screenshot koyacağım birazdan. Ama sanırım bölümlerin en can alıcı noktası, ilk 10.000 yıllık Avatar Döngüsü' nün yok olmuş olması ve Korra' nın geçmiş yaşantılarıyla bağlantı kuramaması ve yeni bir 10.000 yıllık Avatar Döngüsünün oluşması ve Korra' nın bu ikinci 10.000 yıllık döngünün ilk Avatarı olması. Ve tabi bir de, bu 10.000 yılın, ilk 10.000 yıldan çok daha değişik olacağı gerçeği.. Yani Değişim başladı. :) Üçüncü sezonun hazırlıklarına başlanmış. Ama tam olarak ne zaman çıkar, orası hala muamma.. Ama bildiğim kadarıyla yapım çok iyi gidiyormuş. Çook merak ettiğim bir sezon bu. Bakalım yeni sezonda neler olacak? Eski seriden karakterleri görebilecek miyiz? Artık bir Zuko ve ailesi görmeliyiz bu sefer :)
Gözünü güç ve hırs bürümüş insandan korkacaksın arkadaş! Yapmayacağı, yapamayacğı pislik olmaz böylelerinin.. :) Çizgidizide de bu  böyle.. :) 
Korra ve Raava' nın ayrılışı.. Aslında, dört elementin gücüne rağmen nasıl yenildi ben o kısımda takılı kaldım hala.. 
İşte İlk Avatar Wan' ın da yok oluşu.. Çok üzücü bir sahneydi. Dramatik müzikle zaten sahnenin etkileyiciğini bir kat daha arttırmışlar.. Hem çok üzücü hem de çok etkileyiciydi. Yiğidi vur, hakkını yeme.. Hayal gücü mükemmel.. 

Burası da Korra' nın Kozmik Ruhuyla birleştği sahne. Bu sahnenin ciddi kritiği bir çok blogda yapıldı ama çoğu yabancı olduğu için çok bir şey anladığım söylenemez. Ama şurası kesin, bu sahnenin çıkış noktası, Hint Din Felsefesi'ne dayandırılıyor. 
Jinora'nın yardımıyla Korra, Raava' yı Vaatu' nun içinden çıkarıyor. Bu sahne çok dokunaklıydı. Bir iki damlanın gözümden akmasına mani olamadım :/
Raava'yı, Vaatu' nun içinden çıkarması.. Karanlık ve Aydınlığın yaşamak için birbirlerine ihtiyaç duyması fikri çok güzel bir fikir bence. 'Karanlığın içindeki aydınlığı bul.' Repliği de bu bölümün efsaneleri arasında bence..
The Legend of Korra, 4 sezon olacak ve iki sezonu geride bıraktık. Sırada 3. sezon var. Bakalım Sezon Üç: Değişim bizleri nasıl hayretler içerisinde bırakacak? Merakla beklemekteyiz... 
Eeeveeet, bu yazının da sonuna geldim. Bir sonraki yazımda, Açlık Oyunları, Ateşi Yakalamak filmini anlatıcam. Evet, gittim bu arada :) 







İlk Avatar Wan

Ebru Sanatı ile ilgili yazımdan sonra, bu konuyla da ilgili yazmalıyım dedim kendi kendime.. Çünkü Eylül veya Ekim' de Avatar Korra ile ilgili bir yazı yazmıştım. Aslında bu yazıyı çook uzun bir zaman öncesinde yazmam gerekiyordu ama gerek dersler olsun, gerek sınavlar olsun, gerek de kendi üşengeçliğimden olsun,  bu kadar gecikti işte.. Neyse, Avatar Korra' nın ikinci sezonu şahane ve ötesi! Kelimenin tam anlamıyla.. Bu sezon bence, ilk seri olan The Last Airbender' ı da geçtiklerini düşünüyorum. Ve bu arada, başlıktan da anlaşılacağı gibi, bu yazımda İlk Avatar Wan' a genişçe yer vereceğim. İlk seride de ilk avatrın kim olduğu ve avatarlığın nasıl çıktığı bir muammaydı ve çook merak ediliyordu. Serilerin beyinleri olan Micheal Dante DiMartino ve Bryan Konietzko bu muammaya Korra' da bir son verdi. Ve itiraf etmeliyim, son derece gerekli gördüğüm ve seriden sıkılmaya başladığım bir zamanda iki bölüm birden verip, Başlangıç, yani İlk Avatarlığın doğuşunu anlattılar. Tüm gücümle savunuyorum, gelmiş geçmiş en iyi Avatar bölümüydü! Ve dizi, Beginnings' lerden sonra inanılmaz bir gazla devam etti. İkinci sezon bitti ama nasıl bitti.. Ona bir sonraki yazımda değineceğim. Ama öncesinde bu konuya yer vermem lazım. Avatar Wan, bence müthiş bir karakter olmuş. Serinin beyinlerine teşekkür etmek istiyorum. Çünkü monoton iilerleyen bir dizinin dinamiğini bu karakterle oluşturdular. Ayrıca, çizimler de bir harikaydı bu arada.. Ama öte yandan İlk Avatar' a iki bölüm ayrılması bence olmamış. İlk Avatar' la ilgili bir seri yapılması gerek bence. Çünkü çok ilginç bir hikaye yatıyor altında. Sadece bölümlerdeki ile ibaret değil. İzlememişler için uyarıyorum: Spoiler!!
Avatar Wan' ın başlarda biraz şapşal olduğunu düşünmüş olsam da, bence şu ana kadar yapılmış en şahane şey!! :) Hem ayrıca, karakter çok sağlam. Bu kitap, yani sezon başladığından beri hep diyordum, İlk Avatar Wan ı gösterdiler ve karşısına da Korra' yı koyduysalar, kesin Korra son Avatar diye.. Ve işin aslı öyleymiş de.. Ama başka açıdan.. Neyse daha fazla spoiler vermek istemiyorum. O yüzden İlk Avatar Wan ile ilgili bir iki görsel koymak istiyorum :) 
İşte o meşhur poster!! İlk Avatar Wan ve ilk 10.000 yılın Son Avatarı Korra... Ben hayalgücüne hayran kaldım bu serinin... 
Burada Wan, Aydınlık Ruhu olan Raava ile birleşiyor. Ruhlar ve insanlar arasındaki savaşı durdurmak için.. Ciddi çok karizma yaa!! :) 
Burada da, Karanlık Ruhu olan Vatuu ile savaşırken Wan' ımız.. Bu savaş sahnesi bence gelmiş geçmiş en güzel savaş sahnesiydi.. Ta ki Korra' nın savaş sahnesi çıkana kadar :) Ama yine de Wan' ını işinin Aaang' den daha zor olduğunu düşünüyorum. Bana katılmayanar var ama bence öyle..
Burada Harmonic Convergence zamanı Ruhlar Kapısı' na dokunduktan sonra Wan.. Ne olacağını merak etmiştim, ama aslında baya belli değil mi? :)

Ve burada, Aydınlık Ruhu Raava ile Wan' ın 'sonsuza' (!) kadar bağlanması.. Sadece bir 10.000 yılcık sonsuza kadar bağlanabildiler.. Sonra ayrıldılar ve sonra tekrar birleşerek ikinci 10.000 yıllık bir Avatar Döngüsü başlattılar..
Vee, son olarak, çok manidar oldu.. Avatar Wan' ın ölmesi.. Burada ağlamış olabilirim :( Ve Raava' nın aydınlık ruhu, diğer Avatar a giderek Döngüyü başlatıyor. 
Avatar Wan süper karizmatik, süper ötesi.. Bu seriyi bu kadar kaliteli yapan ekibe ve yapımcılarına ve beyinlerine çook teşekkürler.. Üçüncü sezon olan Değişim' i dört gözle bekliyorum!! :)) 


Çarpıcı Sanat: Ebru Sanatı ...


Son yazımı yazdığım sıralar, daha doğrusu son yazımı yazdıktan bir iki hafta sonra Hat Kursu araştırmıştım. Bu sene Hat kursuna başlamak istiyordum. Ama ben Hat kursu arar iken, bir Ebru sanatçısının sitesine girdim ve Ebru Sanatı'na hayran kaldım, aşık oldum!!... Zaten geçen senenin sonuna doğru da Ebru kulübü açılmıştı okulda, ben de üyelerinden biriydim. O yüzden Ebru'ya çok da yabancı değildim. Neyse, Üsküdar' daki sanat atölyesini görmeye ve bu hanımla tanışmaya gittim. Ve anladım ki ben aslında, Ebru'yu hiç öğrenmemişim ve biz kendi çapımızda suyla oyun oynuyormuşuz. Hem hanıma, hem atölyeye, hem de Ebru Sanatı' na aşık olmuş ve aklında başka hiçbir fikir kalmamış olarak oradan ayrıldım. Bu meseleyi aileme açtım, başta annem Ebru'nun sadece Battal' dan ibaret sanarak pek sıcak bakmadı, ama ne zaman ki hocamın yaptığı çiçekli ebruları, akkase ebrularını gösterdim işte o zaman dediği şey: İstediğin gibi git kızım, seni sonuna kadar destekliyorum, oldu :) Ve ben böylece bir hafta sonra perşembe günü tıpış tıpış kaydımı yaptırmaya gittim :) Şimdi size biraz Ebru Sanatı' ndan bahsetmek istiyorum. Bilmeyenler varsa diye, çünkü daha demin biraz teknik olabilecek bir iki şey yazdım, farkında olmadan.. O yüzden açıklayayım hemen.. Ebru Sanatı, kolay görünen aslında oldukça zor olan bir sanat. Ve bu Sanat, sadece Battal dediğimiz boyaları fırçayla sıçratmaktan ibaret değil. Bir iki şey daha yazdıktan sonra Ebru çeşitlerini anlatmaya başlayacağım. Öncelikle, bilinesi gereken şey, Ebru Sanatı, sade suyun üzerine yapılmaz. İlk önce suya, yoğunlaştırıcı maddelerle belli bir yoğunluk vermemiz gerekiyor. Bu yoğunlaştırıcı maddeler, deniz kadayıfı da olabilir, kitre de olabilir, salep de olabilir. Ama artık orijinal salep bulmak çok zor olduğu için pek kullanılmıyor. Ayrıca çok maliyetli bir madde kendisi.. Deniz kadayıfı çok daha sık ve yaygın olarak kullanılıyor. Ben de zaten deniz kadayıflı suyla ebruyu yapıyorum. Kitre, içlerinde en uygun fiyatlı, ama yapımı çok zor ve çok aşamalı. O yüzden deniz kadayıflı yoğun su, Ebru Sanatı için temel yapıtaşıdır. Daha sonra doğal boyalar, ve bu boyaların birbirleriyle karışmaması için kullanılan öd denilen bir malzeme daha var. Evet, temel yapıtaşlarını anlattıktan sonra, Ebru Sanatı' nın çeşitlerini sayabilirim artık :) Temel bilgi olan Battal ile başlanır genelde, daha sonrasında Hatip Ebrusu denilen bir Ebru çeşidi yapılır, daha sonra da Çiçek Ebrusu yapılır. En son aşama, Akkase Ebrusu denilen, üst üste iki Ebru yapımıyla ortaya çıkan şahane bir çeşittir. Benim hocam, atölyeye gelenlere ilk önce Hatip Ebrusu gösteriyor, yani ben Battal Ebrusunu pek bilmem, ama çok da Fransız değilim, çünü Hatip'i anlatırken, anyı zamanda biraz da Battal' a değiniyor. Neyse, ilk ayımı doldurdum. Yarın, yani Cuma günü, ikinci ayıma başlıyorum :) Ve ben Ebru' yu çok seviyorum. Her hafta cuma günlerini iple çeker oldum :) Ayrıca, bu hafta Ebru Kulübümüzü de açtık. Geçen hafta malzemeleri almaya gitmiştik. Bu hafta da inanılmaz bir sayıyla başladık. Çok talep olduğu için haftanın iki gününe böldük mecburen :) Aşağıya bazı Ebru Sanatı çeşitlerinin resimlerini koyacağım. 
Bu Battal Ebrusu, canım hocam Emine Solak' ın elinden... Şahane değil mi? Bu arada hocamı gerçekten çok seviyorum. Çok şükür nokta atışıyla en iyi ustayı buldum ve ilk eğitimimi ondan alıyorum. Gerekten çok şanslıyım :) Hocam bu yazıyı okursanız, size teşekkürlerimi sunuyorum.
İşte bu yukarıdaki de benim Hatip Ebrularımdan biri :) Renkler harika değil mi? Bu Hatip Ebrusuna Taraklı Yürek Hatip Ebrusu deniyor. Bunu üçüncü hafta yaptım :) 

Bu da Çiçek Ebrusu dediğim Ebru çeşidi. Yine Emine Solak hocamın ellerinden.. Hercai Menekşe.. Çiçek Ebrusu da kendi içinde çeşidlere ayrılır. Genelde, Lale Ebrusu ile başlanır, yavaş yavaş Karanfil, Hercai Menekşe, Sümbül, Papatya, Gül' e doğru gidilir.

Veee, son olarak Akkase Ebrusu.. Bu Ebru çeşidi biraz daha üst düzeydir. Üst üste yapılan ebruların tek bir yerde birleşmesidir. Tekniği daha farklı, ama tabi ki tüm çeşitleri gibi bu da harika..Ve tabi ki yine Emine Solak hocamdan :)
Eeeveet, benim Ebru ile ilgili yazacaklarım şimdilik bu kadar.. Ara sıra yine Ebru Sanatı ile ilgili yazacağım tabi, ama şimdilik budur. :)

SELAMLAR!!...


Son yazımdan bu yana yıl olmuş yazmayalı.. Nasılsınız, iyisinizdir inşallah.. Beni bilirsiniz, yazmam yazmam, yazdım mı da beş on yazı birden yazarım.. Bugün de büyük bir ihtimalle öyle olacak. Çünkü yazacağım çoook şey var.. Çok şey birikti, hepsini yazmaya çalışacağım. Huyum kurusun bir yazı yazacağım zaman ilk önce bir girizgah yaparım, yazıya hemen başlayamıyorum. Bu sefer de yazılar dizime bir 'giriş yazısıyla' başlamak istiyorum. Öncelikle, 16 Ekim'den beri yazmamışım. Neler oldu neler.. Tahmin dahi edemezsiniz!!.. İşte başlıyorum.. Sıkı durun.. :))